HİMMET KARATAŞ

Bir Varmış Bir Yokmuş

HİMMET KARATAŞ - Bir Varmış Bir Yokmuş

Okula başlama yaşı mı müfredat mı önemli?

lkokula başlamada 66 ay meselesini ne kadar büyüttük değil mi? Türk Psikolojik Danışma Derneği Başkanı Prof. Ergene, Vatan’a konuşmuş:”Veliler bilmeli ki çocuklar o raporla fişlenmiş olacak. 66 veya 68 aylık çocuk bile okul öncesi eğitim yaşındadır” demiş ve eklemiş:

“ 72 aydan önce çocuğu temel eğitime almak gelişimini bozar.”

Neden ve nasıl? Cevap yok. Dönüp dolaşıp aynı noktada; ay hesabında permütasyon oyunları yapıyorlar. Basında, sosyal medyada “4+4+4 kaosu başlıyor”, “Çocuğumun gelişimi 1. Sınıfa uygun değildir” ibareli dilekçeler elden ele dolaştırılması için servis ediliyor.

Tıpkı okul sütü dağıtımında olduğu gibi… Olumsuz birkaç vak’ayı tümünde yaşanıyormuş gibi göstererek, toplumda kaygıya bağlı karşı koyma davranışı geliştirmek… Hangi amaca hizmet edecekse? Sonuçta bunlara inanan veliler zararlı çıkıyor. Tüm sınıf süt içerken onların çocukları seyrediyor.

SADECE ÜÇ AY ÖNE ÇEKİLDİ

İlkokula başlamada 66 ay düzenlemesi yapılmamış olsaydı 1 Ocak – 31 Aralık 2006 doğumlu çocuklar bu yıl 1. Sınıfa gidecekti. Yeni düzenleme bunu 30 Mart 2007 ‘ye çekiyor. 60-66 Ay arası tamamen veli isteğine bağlı olarak 1. Sınıfa kayıt ediliyor. Bu 3 aylık aşağı çekmede bilimsel veriler yanında mutlaka velilerden gelen taleplerin de etkisi olmalı. Çünkü geçtiğimiz yıllarda bir gün farkıyla çocuğunu okula gönderemeyenler vardı.

1 gün veya 1 ay farkla çocuğa 1 yıl kaybettirmek ne kadar hakkaniyetle bağdaşır? Yine geçtiğimiz yıllarda gelişim yetersizliği vb nedenlerle çocuğunu okula göndermek istemeyenler de dilekçe ile okul yönetimine başvurarak bir yıl erteletebiliyordu.

“72 Aydan önce çocuğu temel eğitime almak gelişimini bozar!” (mı?)

İzaha muhtaç bir iddiadır. Sloganlarla milyonların hayatı etki altına alınamaz.

Gelişimi nasıl, hangi yönde bozar?

Tamamen okuma yazma öğretimi ve bilgi yüklemeye dayalı bir eğitim anlayışı esas alınırsa (eski müfredatta olduğu gibi) bu pekâla mümkün… Ama 1. sınıf müfredatı değiştirildi. Hem de daha çağdaş bir içerikle… Öğrenciler daha uzun bir zaman diliminde okuma yazma öğrenecekler. Çocukların çok sevdiği oyun ve fiziki etkinlikler 1. sınıflarda her gün ders olarak mevcut. Uzmanlar biraz da bu konularda konuşsalar daha iyi olmaz mı? Malesef müfredat boyutunu teğet geçerek, yaş boyutunda gürültü çıkarmaktadırlar. Net bir çıkarsamada bulunabilmek için meseleyi iki yönüyle de ele almak gerekiyor.

Söylenildiği gibi “öğrencinin gelişimini bozar” iddiaları bilimsel falan değildir.

Bilimsel olan ilkokul 1.sınıf müfredatının değiştirilerek çocukların zihinsel, duyuşsal ve fiziksel gelişimine uygun hale getirilmesidir. Bu ileriye dönük bilimsel temeli olan bir düzenlemedir.

GECİKMİŞ BİR DEVRİM

Evet, 4+4+4 gecikmiş bir devrimdir. Her geçiş döneminde olduğu gibi bazı sıkıntılar olacaktır. Bunu kabullenmek ve çocuklarımızı 2030’lu yıllara hazırladığımızın bilinciyle hareket etmek zorundayız.

Fişleme iddiası dikkate değer değildir. İddia sahipleri de belirtiyor ki; bu yaşlarda gelişim hızı aylar, hatta haftalarda bile farklı olabiliyor. Yani bu rapor “Sürekli” değil, o kayıt dönemi içindir.

İlkokul 1. sınıfa başlama yaşına itirazlar malum sendikalarından ve her şeye muhalafet modunda hariçten gazel okuyanlardan dile gelmekte, velilerin istisnai durumlar dışında kayda değer bir itirazı bulunmamaktadır. Bu konuda rapor alarak çocuğunu 1. sınıfa göndermeyenlerin istatistik oranı ileride mutlaka açıklanacaktır. Kişisel tahminim yüzde 5’in altında olacağıdır.

ÇOCUK GELİŞİMİNE GÖRE EĞİTİM DAHA ÖNEMLİ

Aslında şu gerçeği herkes biliyor; 5 yaşından itibaren çocuktaki öğrenme -okula gitme- isteği anne babaları epey zorluyor. Yaşı küçük olduğu için okula gidemeyeceğini açıklamakta zorlanıyorlar. Kardeşleri okula giden 5 yaşındaki bir çocuk, her gün okula gitmek istemektedir.. Ev içi oyunlarında sırtına çanta alarak oynayan çocukları çok görmüşüzdür.

Geçtiğimiz yıllarda bir reklâm spotu vardı:

“7 Çok Geç!”

Evet, 7 çok geç! Peki, 66 ay çok mu erken?

Yaşı küçük ama hayalleri büyük çocukların bitmek bilmeyen soruları bir reklam filminde Şener Şen’i bile zorda bıraktığına göre? 66 ay çok erken diyenler için kısa bir bilimsel hatırlatma yapmak gerekiyor: 3, 4 ve 5 yaş çocuklarını bazı özeliklerini özetlersek; “3 yaşında akran ilişkileri gelişir ve özerkliğini ispata çalışır. İki seçenekten birini tercih eder. 2,5 -3 yaşlarında ortalama 200 kelime üretir. Eleştirme becerisi gelişir. 4 yaşında basit öyküleri anlatır. Zengin hayal gücüne sahiptir. 4-5 yaşta dil gelişimi; kitaplara yoğun ilgi gösterir. Karmaşık cümleler üretir ve gramer kurallarına uygun konuşur. Sembollerle sözler arasındaki ilişkiyi kavramaya başlar.” ( Prof Nilgün Metin. H.Ü.Çocuk Gelişimi ve Eğitimi Bölümü)

Devam etmeye gerek var mı?

Eğitimin tam zamanı değil mi 5,5 – 6 yaş?

NASIL BİR MÜFREDAT?

Asıl sorun şudur: Bilgi yüklemeye dayalı yoğunlaştırılmış bir müfredat mı bilimseldir, yoksa çocuğun yaşına/gelişimine uygun düzenlenmiş bir müfredat mı?

Değiştirilen ilköğretim 1. sınıf müfredatı nedense hiç sorgulanmıyor?

Daha okulun ilk günlerinde okumaya (2 ay içinde) geçmesi için fazlasıyla yoğun bir okuma yazma programına tabii tutulan çocuklar okul sevgisini kaybediyordu. Nitekim uygulamada veliler öğrencilere verilen okuma yazma ödevlerinin çokluğundan yakınarak, çocuğunun okula gitmek istemediğini dile getirmişlerdir. Okuma yazma öğretiminin ilk ayları öğrenci için sıkıcı ve zorlayıcı olduğundan, daha ilk yıl okul ile ilgili tüm hayalleri yıkılmakta ve okul sevgisini ve heyecanını kaybetmektedir. Böylece öğrenci kendiliğinden değil de emirle okumakta, yazmaktadır. Projeler, araştırmalar hep ödevden öteye gidememektedir.

.Sonuçta okumayı ve yazmayı sevmeyen, itaatkar bir nesil yetişiyordu. Hoş, bu tip insan ideali olanlar yok değil ama geçtiğimiz yüzyılda kaldı. Korkularıyla baş edemeyenler yüzünden kaybedecek vaktimiz yoktur. Eğitim öğretim süreçlerimize evrensel boyutta bakıldığında sorun daha net görünecektir.

OYUN EN İYİ ÖĞRENME ARACIDIR

Bilimselliği dilinden düşürmeyenler de kabul ederler ki; oyun en iyi öğrenme aracıdır. Somut düşünme ve hayal kurma becerisi oyun yoluyla desteklenen öğrenciler okulu daha çok sevmektedirler.

Bu nedenle okul öncesi eğitim müfredatı 1.sınıf müfredatına göre daha bilimsel olduğundan (beceri ve yeteneği önceleyen içeriğiyle) öğrenciler hiçbir şikayette bulunmazken aynı öğrenci birinci sınıfta adeta şok yaşamakta, hayallerini ve heyecanını kaybetmektedir. Eğitim hizmeti verenler bireyin öğrenme heyecanını sürekli canlı tutmak zorundadırlar.

Sayfalarca verilen yazma ödevleri, arkadaşlarıyla oluşturulan önce okumayı öğrenme yarışı öğrenciyi oyundan uzaklaştırmaktadır. Yeni düzenleme ile ilkokul 1. sınıf 1 dönem okul öncesi müfredatına paralel eğitim görecek olan öğrenciler 2. Dönem okuma yazma etkinliklerine geçeceklerdir.

ELEŞTİRİLER YAŞLA SINIRLI KALIYOR, PEKİ YA MÜFREDAT?

72 ayda ısrar edenlerin bir gelecek kaygısı olduğuna inanmak istiyorum. Gelecek kaygısı olanlar değişime kapalı kalamazlar. Toplumdaki ve dünyadaki değişimleri takip ederler, içselleştirmeye çalışırlar. Cümlelerinde “bilimsel” sözcüğü geçti diye bilimsellik iddiasında olamazlar.

Hiçbir realiteyle bağdaşmayan eleştiriler tek tip eğitim sistemiyle yetişmiş ve değişime direnen kişiler tarafından yapıldığından, şimdiye kadar uygulanan eğitim programlarını sorgulamak gerekir.

İlerici olması gerekirken neden hep “eskisi daha iyiydi” anlayışı ile dünyadan kopuk bir nesil yetiştiririz?

Bu 66 aylık çocukların 1. Sınıfa başlamasından daha önemli değil midir?

Bu yıl 1 ve 5. Sınıfların göreceği müfredat zaten bu nedenle değiştirilmiştir.

Müfredat uygun olduğunda 3 yaşındaki bir çocuk bile bir sınıf ortamında eğitilebilirken bu kadar kuru gürültü çıkarmanın bir açıklaması olmalıdır.

 

( Bu makale  2 Eylül 2012 de Yeni Şafak Gazetesinde yayımlanmıştır.)

Category: Makale