HİMMET KARATAŞ

Bir Varmış Bir Yokmuş

HİMMET KARATAŞ - Bir Varmış Bir Yokmuş

Dondurma Ağacı / Çocuk Edebiyatı Şiir

Çocuklar için yazmış olduğum ve defalarca okumaktan keyif aldığım şiir
lerim Dondurma Ağacı adıyla MEB Kültür Yayınları arasından meraklı okurlarına ulaşmayı bekliyor. MEB Destek Hizmetlerinin paylaşımı şöyle:
“Destek Hizmetleri Genel Müdürlüğü olarak, kitabı ve okumayı eğitimin destekleyici bir parçası değil, asli unsuru olarak gören bir anlayışla yayın sayımızı ve çeşitliliğini her geçen gün daha da artırmaktayız.
Okuyucularımızın zengin ve kaliteli içeriğe sahip kitaplara ulaşabilmesi, okul kütüphanelerinin nicelik ve nitelik açısından desteklenmesi için “Eğitim Yayınları”, “Türk Edebiyatı” ve “Çocuk Kitapları” dizilerinde on bir adet eserin basımı gerçekleştirilmektedir. Basımı tamamlanmak üzere olan bu eserler en kısa zamanda tüm okuyucularımızın istifadesine sunulacaktır.
Eserlere https://www.kultureserleri.meb.gov.tr adresinden ulaşılabilir.”

Kırık Ayna


mevsimler elbiselerden önce değişir
üşüyünce sobalı evlere gizlenir şehir
insan hangi cevaplarla çıkarsa muammadan
zamanın kıyısına yeni sorularla çıkagelir

 

yüz yıllık bir nehri uyandırır da yağmur
ruhum sonsuz uykularda kaybolur
kentin kederli sokaklarında insanlar
geceye rengârenk bir hayâl bırakır

 

acıyla aşk aynı satırlara yazılır
yaralar kabuk bağlar ağaçlara
bense erik ağacından sonra
yine aldanırım göçmen bir bahara

Ahmet Yılmazefe  , Nisan 2021

Mevsimlik Sızı

nisandı
hep yağmura yazdı hüznünü

betonla boğulmuş toprağın
gülde sürgün veren gamzeyi

yaralı bir gülüşle yaktı çocuk

 

ama gitmedi
şehrin göğsündeki sızı
yalın bir yalnızlıktı bu
kalabalıkta kahırlanan

uzak bir nisandı
insan
kendi kıraç çölünde
yağmur şarkıları söyleyen
tuhaf bir liman

Himmet Karataş

Kuşların Öyküsü

kırılgan kuşlar vardı tarih

şeritlerinden yansımalarla çoğalan

kendilerine dünya haritasında

çorak bir plato seçen

kırılgan kuşlar ki

kanatlarında taşırlardı hep

mavi bir uçuşun

vadilerdeki yankısını

 

ve kuşlar vuruldular

sisli su kenarlarında

kırılgan tarih şeritlerini

saydam bir tabakayla kuşatan

kuşlar

 

Himmet Karataş

(Yedi İklim, Temmuz 1998)

 

Göç / Şiir

goc

Göç başlar

Kervan yola dizilir

Söğüt dalı keser kankardeşim

Döşte bıçak yarasıdır ilk aşkı

Durgun bir ırmakta boğulur

Kuytularda boy veren sevinçler

Ve silinir mevsimlerin izi

Çıplak ayakla geçilen sulardan

Öylesine yetim kalır ki pencereler

Bilinmez baykuşlar mı öter

Kuzgunlar mı bacalarımızda

Öylesine büzülür ki göğsümüz

Kırık bir kapıya döner yüreğimiz

 

Gölgemiz bir nefes bulamaz gider

 

Kaçıncı aldanıştır bu

Saçlarımızın rengine ve çamların serinliğine

Söğüt dalı keser kankardeşim

Keser  bileklerini hayata tutunduğu yerden

Ve menekşe sürülmüş kaşlarımızdan

Silinir aşklarımızın buğusu

Oysa kelebeklerle hatırlanır çocuklar

Kervan hıdrellezde ıslanır

Kurumaz kankardeşimin hırkası

Öylesine parelenir ki yüzümüz

Tanımaz bizi ayna tutan duvarlar

Bir bıçak yarasına düşer gözlerimiz

 

Gölgemiz bir kafes bulamaz gider.

 

       (Mart  1999)   Himmet KARATAŞ

 

Serenat

TheLostHighway_Landscape1

Ellerini bağlayıp ufuklara bakma öyle

Rıhtımları uyandırmaz ki yorgun yaz

Kırılır gölgesi gülün suya düşünce gün

Ellerini hatırlamaz ki önce gülsün

Kapama gözlerini son yıldız da sönsün

 

Zülfünü zamana bağlayıp bakma öyle

Uzaklar dargın düşer rıhtımlara

Böyle ansızın boşanırsa yağmur

Saçlarını hatırlamaz ki denize dönsün

Kapama gözlerini son yıldız da sönsün

 

Gülüşünü gönlüme bağlayıp durma öyle

Benden bir adım öteye gitmez ki aşk

Böyle ansızın açarsa güller gözlerime

Güzelliğini hatırlamaz ki önce ölsün

Kapama gözlerini son yıldız da sönsün

 

Himmet Karataş   28/03/2007

İki Element

Bir adım atsam uçurum olacak yeryüzü

 

Karışıp çıkmaz sokağa dönecek kavşaklar

Yitik yolcular gelecek kapıma her akşam

Bir yıldız tutuşturacağım ellerine, bir pusula

Puslu bir ağustos sabahı tutulacak güneş

Hayretle büyüyecek göğsümdeki gül

Tül bentle bağlandı çünkü gözleri güneşin

 

Bir adım atsam

Uçurum olacak yüzüm

 

19.08.2004  Himmet Karataş

 

Aydan Önce Gidenler

Adını kara geceden bildiğim ırmaklar

Aşkı kumların hatırasında mı saklar

Orada / yıkanmış korkularla yan yana

Ve çocuklar ürkek bir tavşanla dönerler

Irmakla soluk soluğa evlerine

 

Yıkanmış korkularla yan yana

İki yitik yolcu geçer aydan önce

 

Merdivenlerde iki büklümdür şehir

İlk sızıda kırılır gecenin şavkı

Apansız yakalanır aşk  aydan önce

Saklanmıştır kumların hatıralarına

Diz boyu güldür -çocuklar yürür-

Bir ürkek tavşan kalır ırmağın kalbinde

 

Temmuz odun taşır kaldırımlara

Şehrin ıslığını güne rastık çekerek

Ateşini kumdan köşelerde saklar

Dalgın dolmuş şoförlerinin

Mavi yakalarında bir yakamoz gibi

 

Orada yıkanmış gökyüzüyle yan yana

Ateş – adres sorulacak bir tanıdık-

 

Aydan önce gidenleri görmüştür

Kepenkler kapanmadan güpegündüz

Ateş almıştır ay  bir izli fişek gibi

Barut kokusudur -çocuklar yürür-

İki yolcu iki yaren gibi yaralı

Geçerler

Aydan önce keserek şehrin boyunbağını

 

Irmaklar

Zemheridir  titrer tavşan gözlerinde

Temmuz

Odun taşır kendi kumuna

Orada

Aydan önce gidenlerle kol kola

İki yaralı ceylan gibi

Irmak ve temmuz

Ay doğmadan unuttuğumuz

 

2006, Himmet Karataş

Eğri Odun

Yaz uykusuna küsmüş
Bir uçurum çağırıyor beni
Hiç beklemeden
Orta şekerli kahvemi
Ormanın rahatlığına çekiyor
Yakamdan
Rehavetim çamlara yapışıp kalınca
Annem
Çıkarıyor sarı günler arasından
İlk resmimi
Olmadı diyor
Eğri odunun bile yok senin
Büzülüyorum
İlk resmime sığacak kadar

03.11.2004,    Himmet Karataş